20 Ocak 2012 Cuma

ohrid 1. gün

Fantastik bir yerdeyim bugün!
Sabah erkenden, kahvaltıdan hemen sonra çıktım otelden. Otobüs garajının yerini zaten biliyordum, buraya gelmek zor olmadı. Kaldığım otelden yaklaşık on dakikalık bir mesafede zaten.
Ohri için bilet aldığımda daha otobüsün kalkmasına yarım saatten çok zaman vardı. Otobüs terminalinin izbe görüntüsü içinde birkaç fotoğraf çekmekten başka yapacak bir şey de yoktu. Bu nedenle gün biraz durgun başladı.
Otobüs geldiğinde içten içe şaşkınlığımı bastıramadım çünkü gelen otobüs bizim neredeyse onbeş yıl önce kullandığımız O302 veya O303’tü. Şaşırdım gerçekten ve biraz da mutlu oldum, bir nevi nostalji olacaktı benim için ve oldu da. Üsküp’ten Ohri’ye otobüs yolculuğu üç saat sürdü. Yolun neredeyse tamamı vadilerden, başlangıçta vardan olmak üzere nehir kenarlarından devam etti. Manzara görülmeye değerdi ama benim gibi yarım saatlik yolda bile uyuyanlar için manzara sadece ara sıra gözümüzü araladığımız anlarda oluşan görüntülerden ibaret olabiliyor.
Ohri’ye vardığımızda hemen öğleden sonraydı. Yolculuk üzerine bacaklarım açılsın diye otobüs terminalinden şehir merkezine yürüdüm ama bunu asla tavsiye etmiyorum. Eğer gelirseniz bir taksi tuttun şehir merkezi için. Otel bulup yerleşmem üsküp’ten daha kolay oldu, çünkü burada oteller çok daha ucuz başkente göre.

Otele eşyalarımı bırakır bırakmaz dışarı çıktım çünkü otele gelirken gördüğüm manzara dayanılmaz derecede güzeldi. Göl kenarına konuşlanmış bir şehir Ohri ve daha çok bir balıkçı kasabasını andırıyor, oldukça şirin ve sıcak bir kasaba. (sıcak kelimesi mecazen kullanılmıştır burada lakin mevsim itibarıyla dışarıda dondurucu bir soğuk var!)
Sahilde yürümeye başlamış, karnımı doyuracak bir yer için bakınıyordum ki sahilin sonuna doğru toplanmış bir kalabalık dikkatimi çekti. Üstelik yüksek perdeden çalan müzik sesi de sanki tüm şehri oraya davet ediyordu. Kalabalığa karıştığımda ve birkaç kişiyle konuştuğumda anladımki bugün şehirde balıkçılar için düzenlenen bir festival varmış ve bu kalabalığın sebebi hem festivak hem de festival nedeniyle dağıtılan balık çorbası ve şaraplarmış. Her ne kadar şaraplar ben vardığımda bitmiş olsa bile koca bir kazanda pişirilip dağıtılan lezzeti kendinden menkul balık çorbasına yetişebildim. Böylece şehir beni oldukça sıcak karşılamış oldu.
Balık çorbasından sonra, yemek yemek ve kısa bir şehir turundan sonra ısınmak için sığındığım irish pup’da bir şeyler içmenin ardında bu günü tamamlamış oldum.
Yarın, görünümü bir adayı andıran bu nedenle “ada” yerine her seferinde “şehir” demek için kendimi adeta zorladığım bu güzel kentin geri kalanını keşfedeceğim.

2 yorum:

  1. merhaba

    hangi otelde kalmıştınız?

    YanıtlaSil
  2. Adini haturlamiyorum otelin ama gol kenarindaki otellerde cok uygun fiyatli.

    YanıtlaSil