22 Ocak 2012 Pazar

ohrid 3. gün

Tatilin son günü… İnsan hiç tatilin bitmesini ister mi sorusunun cevabı bugün yediğim soğuktan sonra “evet” olabildi!
Artık tatil günü adetim olduğu üzere –hoş iş günlerinde de böyleyim ya- erkenden kalkıp kahvaltımı yaptım ve attım kendimi dışarı. Amacım heme Bitola’ya gidip öğleden sonra erken saatlerde dönmek ve son bir Ohrid turu yapmaktı.
Saat dokuz olmadan Ohrid’in şehirlerarası otobüs terminali demeye dilimin varmadığı “bus station”ına varmıştım bile. Bitola’yı hep çok yakında(40-50km) zannettiğim için kolayca otobüs bulurum diyordum ki saat on’a kadar orada beklemem gerekeceğini öğrendim. Yine hadi onbir de orada oluruz, saat iki gibi dönüş otobüsü olsa falan derken yolun bir buçuk saat sürdüğünü dönüş için de ilk otobüsün akşamüzeri onaltı’da olduğunu öğrendim. Bitola artık tüm günümü alacaktı ve elimden bir şey gelmezdi. Razı oldum ben de kaderime.
Bitola’ya vardığımızda saat öğlene geliyordu neredeyse, yürüyerek şehir merkezine doğru gideyim diye salınmaya başladım, Ohrid’indekinden çok daha kötü durumda olan “bus station”dan şehre doğru. Hava dondurucu derecede soğuktu ve anlaşılan bugün benim günüm değildi. Her şey mi böyle aksi olur?
Tam hayıflanırken kaderime yolun karşısında tarihi bir bina, cadde ortasında da ‘müze’ tabelasını görünce hah dedim tam benlik, ısınırım hem biraz. Müzenin karşısına gelip bahçe kapısından geçince daha içeri girmeden ısınmış oldum. Meğer şans eseri bulduğum bu bina, Bitola’ya geliş amacım olan, görmeyi çok istediğim Ulu Önder Atatürk’ün askeri idadi’yi okuduğu ve günümüzde müzeye çevrilmiş olan askeri okulun olduğu binaymış.

Makedonya’nın ücra denilebilecek bir köşesinde, kapısında böyle bir yazının olduğu bir müze görmek gururdan çok daha fazlasını yaşatıyor insana. Müze içinde Atatürk için ayrı bir anı odasının tertiplendiğini görmek, ziyaretçiler için hazırlanmış Atatürk hakkında yirmi dakikalık bir belgesel izlemek, hele ki anı odasına konulmuş ziyaretçi defterinden geriye doğru birkaç sayfa okumak, tarif edilemez duygulara yol açıyor. Burada, Atatürk için hazırlanmış anı odasında, sergilenen tüm fotoğrafları daha önce görmüş olmama rağmen, Atatürk için hazırlana videodaki tüm anlatılanları ezbere bilmeme rağmen bu eski binada düşündüğümden çok daha fazlasını buldum kendi adıma. Ulu önderi, modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunu bir kez de kendi okulunda ziyaret etmenin gururunu yaşamış oldum.
Ve bu gururla müzenin geri kalanını dolaşıp Makedonya’da ki son müze ziyaretimi tamamlanış oldum. Bitola’da ziyeret ettiğim bu müze, gerek sergilenen eserler açısından olsun, gerekse kurgu bakımından olsun Üsküp’de ziyaret ettiklerimden çok daha başarılı lakin bir  kadar da soğuktu. Bu müzenin çok acil, çalışan bir ısıtma sistemine ihtiyacı var!
Soğuk bugün kemiklerime kadar işledi Bitola’da! Uzun zamandan beri bu kadar üşüdüğümü hatırlamıyorum. İki gün önce burada hava sıcaklığı -25 dereceymiş bugün bakma veya öğrenme fırsatım olmadı ama eksi değerlerde seyrettiğine kalıbımı basarım.
Şirin fakat küçük bir şehir Bitola. Belki gezmek için biraz daha zamanım ve gezmek için uygun bir mevsim olsaydı daha fazla şey söyleyebilirdim hakkında ama kesici soğukta ve kısıtlı zaman içinde görebildiğim kadarıyla boylu boyuna uzanan bir caddeden ibaret ve bütün cafe, restaurant gibi turistik yerler bu cadde üzerine konuşlanmış durumda. Caddenin sonuna doğru Osmanlı zamanından kalma iki tarihi camii ve şimdiye kadar gördüklerimin en kötüsü bir kapalı çarşı bu turistik mekanları tamamlar nitelikte. Tüm bitola gezimi yarım saat dolaşmak, bir saat sıcak bir mekan bulup ısınmakla geçtiğini ve bu deneyimimle Bitola’nın cafe ve bistrolarının oldukça güzel ve kalabalık olduğunu söyleyebilirim.
Ohrid’e döndüğümde saat akşamın altısına gelmekteydi ve hava çoktan kararmıştı. Artık bu tatilimin son akşamındayım ve dönüş için hazırlıklar yapmaya başladım bile. Yarın sabahın programı hemen hemen belli de, onları da artık –muhtemelen- yarın Üsküp Havaalanından yazarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder