16 Ocak 2012 Pazartesi

üsküp, gidiş

     İzmir adnan menderes havalimanı

     Dışarıda hava mevsimin aksine çok güzel. Güneş ışıldıyor. Tiyatrolarda sahne arkasından perdeyi aralayıp da seyircilerden birine muzipçe el sallayan ve gülümseyen oyunculardan biri gibi. Ben ise o oyuncunun tanıdığı, el salladığı kişi değilim, şu an görmemem gereken bir şeyi görüyor, şahit oluyorum ve bundan oldukça hoşnutum. Bir başkasının gülümsemesine gülümseyebilenlerdenim. Mutlu olmayı bilenlerden…
        Bu yolculuğumun böyle başlaması devamının güzel geçeceğine olan inancımı pekiştiriyor. Ne de olsa daha önce hiç bilmediğim, hiç görmediğim bir yere gidiyorum. Heyecanlıyım.  Makedonca el kitabı bile almıştım geçen gün. Gerçi tüm heyecanıma rağmen yolculuk için yaptığım hazırlığın tamamı Makedonca el kitabı almak ve bir de sözlükten Makedonya, Üsküp gibi başlıkları okumaktan ibaret ama olsun.
     Havaalanına gelirken yolda Makedonca el kitabıma baktım biraz. Sanırım Makedonca kelimelerin nasıl okunduğunu biliyorum artık. Düşündüğüm kadar zor değilmiş kril alfabesi. Üstelik bu dilin kulağa hoş gelen bir tınısı da var. Gerçi yeni olan hemen her şeyin benim için hoş bir tınısı var ya, neyse… 
         İnsan bir yeri daha gitmeden nasıl bu kadar sevebilir anlayamıyorum, ama bundan şikâyetçi olacak da değilim. Okuduklarımdan, izlediklerimden, oradan çok uzun yıllar önce buraya göç etmiş olan tanıdıklarımdan dolayı daha gitmeden sevdiğim bir ülke oldu Makedonya. Üsküp, Ohri ve belki de Struga şimdilik. Eminim benim onlara kavuşmak için duyduğum bu heyecanı bu şehirlerde benim için duyuyorlardır. Özellikle Üsküp. Eğer bu şehrin bir ruhu varsa, ruh eşlerimden biri o olurdu. Kim bilir vardır da belki. Gideceğim ve göreceğim. Uzun zamandan beri hasretle beklediğim bu vuslatı yaşayacağım.
     Yanıma aldıklarım; fotoğraf makinem ve aksesuarları, dizüstü bilgisayarım, cep telefonum, üzerimdekilerden başka bir kot pantolon, iki swetshirt, yedek çamaşır ve çoraplar ve ne olur ne olmaz diye yün içlikler. İki küçük havlu, son seyehatimde otelden (ç)aldığım iki küçük kalıp sabun, diş fırçası ve diş macunu. Oldukça mütevazi bir bavul, daha doğrusu sırt çantası. Umarım lazım olabilir diye düşünüp yanıma aldığım bu malzeme ve kıyafetten başka bir şeye ihtiyaç duymam.  Bir de tatil bütçesi mevzuu var tabi. Bütçemde bavulum gibi mütevazi. Gidiş-Dönüş uçak biletimi daha önceden almıştım zaten, pasaport ve yurtdışı çıkış harcı için gereken masraflarda halledildi ve sadece tatil için gereken parayı ayarlamaya kaldı iş, bunun içinde tam olarak 550€ ayarlayabildim. 7 günlük bir tatil olacağına göre günlük limitim 80€ ancak. Bu konuda endişeliyim doğrusu. Bakalım yetecek mi cebimdeki para. Olmadı son bir iki günü havaalanında bisküvi yiyerek geçiririm diye dalga geçiyorum  kendimle ama umarım böyle bir durumda kalmam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder